Skip to main content

Gambol: You're crazy. Joker: I'm not.

Böyle diyordu filmde Joker; "Hayır, deli değilim". Başkaları aksini düşünse de o gerçekte deli olmadığını düşünüyordu. Hesapçı, kurnaz, belki bir iki tahtası eksik... ama delirmiş? Hayır. Aptallıkla çılgınlık arasındaki ince çizginin farkındaydı Joker karakteri. Peki, biz gerçek hayatta herşeyin ne kadar farkındayız? Yani, düşündüğümüz, istediğimiz şeylerle bize söylenen, yakıştırılan şeyler birbirleriyle ne kadar uyumlu?

Biri size örneğin "sabırsız" olduğunuzu söyleyebilir. Peki bu doğru mu? Önemli olan sizin ne düşündüğünüz. Ya da gerçekten öyle mi acaba? Yani biri yine sizin beş para etmez olduğunuzu ya da bir dahi olduğunuzu hatta tanrı (tamam haşa) olduğunuzu bile söyleyebilir. Başkalarının söyledikleri elbette önemli. Çünkü bazen potansiyelimizi bilemeyiz. Çünkü bunun için kendimize biraz fazla "yakınız". Dışarıdan bir göz bunu bizden daha iyi görebilir.

İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur derler. Öyle mi acaba? O zaman insan değişmez demek oluyor bu. Yani genetik altyapımızda ne varsa o olacak, hiç kasmaya gerek yok. Bu durumda hayale kapılmaya da gerek yok. Çünkü olabileceğimiz şeyler belli. Elveda astronotluk, doktorluk hayalleri. Elveda büyük bir yazar olma hayali; belki de boşuna yırtınıyoruz.

O zaman başkalarının hakkımızdaki yorumları da gerçersiz. "Bundan adam olmaz" ya da "bu adam büyük bir avukat olacak" laflarının gerçerliliği yok. Ne derlerse desinler, eğer herşey olacağına varıyorsa o zaman söylenenleri kulak arkası edebiliriz...mi acaba?

Düşünün bir, Edison'a küçükken bir halt olmaz bundan demişler. Hatta bir meslek öğrensin diye trenlerde çalıştırtmışlar. Adam bu işi bile tam becerememiş ki birgün kondüktör ya da makinist (artık her kimse) buna birşeyden dolayı kızıp patlatmış bir tane. Adamın bir kulağının ağır işitmesi de işte bu yüzden. Peki Edison makinist ya da tren kompartımanında bilet kesen bir kondüktör mü oldu? Nayır. Para kıran bir sanayici ve dünya çapında bir mucit olmuş.

Hele Einstein'ın kendisi bile kensisinden umutlu değilmiş. Para kazanmak için sigortacılık bile yapmış. Sonra? Adama İsrail'in ilk cumhurbaşkanı olmayı teklif ettiler. Diğer başarılarından söz etmiyorum bile. Ya da II. Abdülhamit! Vakti zamanında adamın önünde birçok büyük kardeş, taht için uygun aday varmış. Tahtın varisliği için bırakın adaylığı, ismi bile geçmiyormuş. Adamacağız marangozhanesinde sandalye zımparalarken bir yandan da nihavent makamında türküler mırıldanarak gününü geçiriyordu belki de. Sonra Hop, "padişahım çok yaşa" tebrikleriyle neredeyse 40 yıl tahtta kaldı.

O zaman ne yapacağız? Kenimizde mi inanalım? başkalarına mı? Yoksa kadere mi ? Ya da hiçbirşey düşünmeyip, herşey olacağına varır nasılsa deyip hayatın akışına mı bırakılm herşeyi? Acaba doğru olan hangisi? Tabi bu soruları soruyorum ama bu soruları zaten belki asırlardır herkes soruyor. Herkes üzerinde düşünüp duruyor. Peki ben ne düşünüyorum?

Belki de hepsine inanmak lazım. Hem kendimize hem de başkalarına. İçimizdeki o sese kulak vermeli ama başkalarının da fikrini almalı. İşin içinden çıkamadığımızdaysa hayatın akışına bırakmalı herşeyi. Çünkü cevap bazen hiç düşünmediğimiz biryerden gelebiliyor. Hayat, (yaşadığımız kendi hayatımız bile) tam olarak bizim kontrolümüzde değil. Üzerimizde etkisi olan pekçok kişi, söz ve olay var.

Durup dinlemek lazım arada. Televizyonu durdurup, MP3'ü, müziği durdurup hatta kafamızdan geçen düşünceleri, sesleri durdurup dinlemek lazım. Gözümüzü kapayıp nefes alışımızı, hayatı, "kendimizi" dinlemek lazım üç beş saniye

Comments

Popular posts from this blog

KitKat Japonya’da Neden Bir Numara?

KitKat Japonya’da piyasaya sürüldüğünde Japonlar hemen birşey farketti; “Kitto Katsu”  Japonlar ya da genel olarak Uzakdoğu toplumları uğur, uğursuzluk, lanet konularında hassaslar. Örneğin “4” sayısı. Herhalde Asya kültüründeki en talihsiz sayı 4 . Okunuşu, “si” şeklindedir ve “ölüm” anlamına gelen “şı”ya benzer. Bunun yanında “8” (hachi) sayısı, zenginlik, servet anlamına gelen Çince sözcüğe benzerliğinden dolayı Asya kültürü’nde en sevilen sayıdır . Pekin Yaz Olimpiyatları’nın açılış tarihini hatırlayan var mı? Söyleyelim; 08.08.08 ’de saat tam 08.08.08 ’de. Bu işin avantajları da yok değil. Örneğin Nestle ’nin KitKat çikolatası’nın Japonya’da en çok tercih edilen çikolatalardan biri olduğunu biliyor muydunuz? Bunun nedeni, çikolatanın isminden dolayı uğur getirdiğine inanılması. KitKat Japonya’da piyasaya sürüldüğünde insanlar hemen birşey farketti. Çikolata’nın ismi “Daima kazan!” anlamına gelen Japonca “Kitto Katsu” sözcüğüne benziyordu. Zamanla öğrenciler arasında,

Nasuh Mahruki Ne Demek?

Nasuh Mahruki’yi herkes az çok tanır; ünlü dağcımız, doğa sporları uzmanı ve AKUT’un kurucusu. Geçen gün İKÜ Önder Öztunalı salonunda bir seminer verdi Mahruki. Semineri İKÜ Etkili İletişim Kulübü oranize etti. Caner, Ecem ve Recep’i kutluyorum, bu kulüp harika iş çıkarıyor. Bunun faydasını ileride görecekler.  Mahruki yeni çıkan kitabını (Kendi Everestinize Tırmanın) da anlattı seminerde, hatta seminerin içeriği de büyük oranda  kitaptandı sanırım. Peki ne anlattı Mahruki? …Şeeey güzel bir soru, çünkü not alsam bile bazı yerlerde anlamakta zorlandım. Mahruki iyi bir dağcı olabilir ama iyi bir anlatıcı olmadığı kesin. Salondaki gençlerin gözlerinin kapanmasını engelleyen yegane şey Mahruki’nin ünü ve sunumunda yer alan dağda bayırda çekilmiş gerçek aktüel görüntülerden oluşan videolardı. Hitabet konusunda çalışması gerek. Şöyle bir etrafıma bakındığımda salonu dolduran gençlerden not tutan kimse göremedim. Herkes sadece izledi. Oysa arada not da alsalar ne güzel olurdu değil mi

Corona En Güzel Nasıl İçilir? - How to Drink Corona?

Corona, bizde pek yaygın tüketilmese de dünya çapında epey hayranı olan bir bira markası. Corona’nın bu kadar sevilen ve ünlü olmasının sebeplerinden biri de içim şekli. Corona is a beer brand that has many fans around the world, although it is not widely consumed in our country. One of the reasons why Corona is so popular and famous is the way I drink. Corona, sıkılıp şişenin ağzından içine tıkılan bir parça limonla içilen; yani böyle bir içme ritüeli olan bir bira. Elbette normal de içebilirsiniz ama Corona’yı Corona yapan onun böyle içiliyor olması.  Corona, a piece of lemon that is squeezed and clicked from the mouth of the bottle; that is, a beer with such a drinking ritual. Of course, you can also drink normally, but that's what makes Corona Corona so. Peki bu ritüel nereden geliyor? Bu, Latin kültürüne özel, biranın tadını güzelleştirdiğine inanılan bir ritüel olup, dünyaya böyle yayılmış olabilir mi? So where does this ritual come from? This is a ritual specia